Gelinlikler çok uzun zamandır düğünlerin vazgeçilmez noktaları arasında yerini almaktadır. Düğün denildiği zaman ilk aklımıza gelen şey kuşkusuz ki gelinliktir.  Peki gelinlik nasıl ortaya çıkmıştır?

Gelinliğin Ortaya Çıkışı

Bir inanışa göre Eski Roma’daki gelinlikler sarıydı ve peçe ile birlikte giyiliyordu. Evli ve bekarların ayırt edilmesi için bu şekilde kullanıldığı düşünülüyor. Ancak renginin çok önemli olmadığının da altı çiziliyor. Kumaşın kaliteli ve gösterişli olması daha önemli bir konu olduğu düşünülüyor. Öyle ki Ortaçağ’dan sonra 16. yüzyılda kraliyet ailelerinin içinde gümüş renkte gelinlik giymek bir gelenek halini almıştı.

Gelinlik Neden Beyaz Renk?

Ancak 1857’te Kraliçe Victoria’nın Prens Albert ile evlenirken beyaz gelinlik giyme konusundaki ısrarlarından bu yana gelinlikler hep beyaz olarak kullanılmıştır. Beyaz gelinlikleri ilk giyenlerin prensesler olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Öyle ki gelinlik giyen birini gördüğümüzde “Prenses gibi olmuşsun” benzetmesinin bir aslı hakikaten bulunur.

Özellikle de İngiliz ve Fransız yazarları, beyaz rengin masumiyeti temsil ettiğini öne sürerek, bekaretin de sembolü olarak kabul edilmesini düşündürmüşlerdir. O dönemde evlenirken beyaz gelinlik giymek, kadınların bekaretini topluma ilan etmesine aracı olmuştur.

Türk Toplumunda Gelinlik

Türkler’de ise ilk beyaz gelinlik 1898’de II. Abdülhamit’in kızı Naime Sultan tarafından giyilmiştir. Öncesinde kırmızı olarak kullanılan düğün kıyafeti, renkli nakışlardan oluşurdu.
Günümüzdeki modern gelinlik modellerinin kökeninin, Kraliçe Victoria’nın giydiği 5,5 metre kuyruğu olan, tamamı beyaz satenden dikilmiş gelinlikten geldiğini söyleyebiliriz.